Konusu:
Savaşlar, milletlerin varlıklarını sürdürmeleri için haklarını koruma konusunda çözümsüzlüğe düştüklerinde girdikleri kaçınılmaz mücadeledir. Bu mücadeleler bir yerde milletlerin geleceğe yönelik kaderini tayin eder. Bu nedenle milletlerin ruhunda derin izler bırakan olaylardır. Musafa Kemal Paşa önderliğinde başlatılan Türk Kurtuluş Savaşı da, Türk Milleti'nin ruhunda derin izler bırakan topyekûn bir diriliş hareketidir.
Milletlerin barış içerisinde yaşayabilmesi, yaşama hakkını koruyacak kadar güçlü olmaları ile mümkündür. Bu güç; sosyal, politik, ekonomik, askerî ve kültürel alanlardaki üretim ve dünyadaki mevcut duruma uyum sağlamakla elde edilir. Güçlü olmayan milletlerin yaşama hakkı yoktur. Günümüz dünyasında devletler, bir taraftan diğer devletlerin zayıf taraflarını bulup, bunlardan yararlanmak için çalışırken, diğer taraftan da kendi eksikliklerini gidermek amacıyla birtakım önlemler alırlar.
İstihbarat kapsamı içerisinde değerlendirilebilecek bu önlemler içerisinde; devletlerin kendi zayıf taraflarını gizlemek, güçlü taraflarını öne çıkarmak, düşmana karşı örtme-gizleme, yanıltma faaliyelerini sürdürmek de vardır. Yabancı ülkelerle ilgili bilgi toplamak, toplanan bilgileri değerlendirmek ve bu devletlerin hassas taraflarını tespit etmek; daha sonra bu bilgileri kullanmak yoluyla onları zayıflatmak ve bölmek amacıyla devletler arasında yaşanan sürekli psikolojik bir savaş yani istihbarat savaşı tarihten bu yana devam eder.
Türk Milleti'nin hayatında derin izler bırakan Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında da hiç şüphe yok ki, istihbarat elemanlarının önemli katkıları olmuştur. Osmanlı Devleti'nin dağılma sürecinde kurulan Teşkilat-ı Mahsusa örgütünün bünyesinden çıkan birtakım gizli gruplar, bir süre sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin denetimine girerek, Kurtuluş Savaşı yıllarında önemli görevler üstlenmişlerdir. Bu gruplarda görev yapan kişilerin ve grupların çalışmalarını bilim dünyasına kazandırmak ise, tarihçilerimizin görevidir. Tar